Antalya’nın Korkuteli ilçesinde doğdu. İsmail Baha Sürelsan Belediye Konservatuvarı Türk Sanat Müziği ve Anadolu Üniversitesi, iktisat Fakültesi Kamu Yönetimi bölümlerinden mezun oldu. On yedi yaşında başladığı tiyatro yaşantısını Antalya Şehir Tiyatrolarında sürdürdü.. otuz yıl boyunca aynı tiyatroda aralıksız sahneye çıktı. Aralarında Huysuz, Tarla Kuşuydu Juliet, Kafatası, Geç Kalanlar ve Aşk Grevi’nin de bulunduğu kırk ayrı oyunda seyirciyle buluştu.

Resme olan ilgisi çocukluğundan beri sürüyor. İlk sergisinde akrilik, sulu boya, yağlı boya ile birlikte karışık teknik yöntemiyle ürettiği eserler yer alıyor.

Resmini etkileyen ressamlar ise, Fikret Mualla, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Marc Chagall, Henri Matisse ve Poul Klee.

Hasibe Özgür

Matisse‘in “Doğayı taklit edemem ve kopyalayamam, sadece yorumlarım” sözü ışığım oldu... Hayalgücünün ve içgüdülerin yoldaşlığında, aklı uyutarak sezgilerimle yol aldım... Renkte cesur, imajda çocuksu ve katmanlı kompozisyonlar çıktı ortaya.. Yaratabilmenin ve üretmenin verdiği güç ile sarmalandım...

Sanat, bilinmezlik üzerine kurulu sonsuz bir evren olsa da dünyadaki kaos büyüdükçe gerçek, sanat aracılığıyla daha da görünür, bilinir hale geliyor... Öte yandan, geçmiş sorgulamasıyla, gelecek kaygısını bir yana itip an’ı yücelterek yaşamı daha da anlamlı kılıyor... İlham, şifa ve dönüştürme gücü ile önce insanı sonra da insanlığı kucaklıyor... Çünkü sanat, tanrıdan herbirimiz için gönderilmiş en büyük lütuf...

Manifesto

Bir çoğumuz için zorlu geçen pandemi sürecinde başladı hikaye... Tiyatro yapamadığım salgın günlerinde anlık bir karar ile fırçanın ve rengin peşinden gittim. Her bir figür, desen ve renk diğerine yol açtı... Tiyatro ve yaşama dair biriktirdiğim, bilinç yüzeyinin altındaki anlarla örtüldü tuvalim... Planlamadım, resim söyledi ben yaptım...